29 Temmuz 2015 Çarşamba

KİRPİMSİ İNSAN & İNSANSI KİRPİ HİKAYESİ

Son birkaç aydır en yakınım dediklerinden bile yakındı ona… Hayali arkadaş gibi… Küçüklüğünde bile hayali arkadaşı yoktu olmamıştı. Otuzundan sonra hayali arkadaş edinmek pek de sağlıklı bir durum olmasa gerek diyordu kendisinin de hak verdiği içindeki ses. Ne bir arkadaşına ne de hiç tanımadığı birine belki bir psikologa anlatmaya da cesaret edemiyordu. Bir an geliyor gitmeli anlatmalı birine diyordu, bir an ise yıllar sonra aradığımı bulmuşum kaybedemem sağlıksız olsa da diyordu sürekli bu gelgit hali başlarda sadece ruhunu yoruyordu ama şimdilerde bedeninde yorgunluk hisseder olmuştu.
   Yıllardır sırdaşıydı kitaplar yazarlar kağıt ve kalem… Her okuduğu kitaptan bir ya da birden fazla dost edinirdi kendine. Kitap bitse de artık gerçekten tanıştığı birlikte güldüğü ağladığı ve mecburi yol ayrımına geldiği ama mutlaka tekrar ihtiyacı olduğunda yardıma koşacak dostlar kazandığı hissini taşırdı. Bu sefer aynı şekilde edindiği dost ile yol ayrımına gelmeyi kabullenemiyordu. Kitabın sayfaları azaldıkça hüzünleniyor ve bitmesin diye daha yavaş okuyordu.
 Ayrılışı kabullenemediği dostu çok karamsardı ama bir o kadar da güçlü ve gerçekçi. Gücü karamsarlığından geliyordu. Bu da okudukça onu büyülüyordu. Karamsarlıkla büyülenmek ne kadar sağlıklı olabilirdi ki? Daha neşeli hayalperest olmasa da umutlu dostlarına dönmeyi denemişti ama yetmemişti ona artık onlar bir şeyler eksikti. Eskiden yeterlilerdi oysa şimdi ne değişmişti?
  Ne değiştiğini biliyordu aslında itiraf etmek kabullenmek ve sonrasında ne yapacağını bilememe hali korkutuyordu onu. Çünkü vazgeçemediği karamsar dostu dünya ve hayatla ilgili gerçekleri tespit etmiş sindirmiş ve bu derece karamsarlığa gömülmüş ve bu karamsarlıkla tek başına yaşamıştı ölene kadar. Oysa o dostu kadar güçlü müydü? İçindeki karamsarlığın gerçekçiliğin derinliğini bu dost sayesinde keşfetmişti buraya kadar her şey yolunda sayılabilirdi. Bu yeni derin keşfiyle tıpkı dostu gibi tek başına yaşayabilir miydi; işte bundan hiç mi hiç emin değildi…
  Bütün güçlülüğüne rağmen dostu bile zaman zaman o kadar yalnız hissetmiş ki bana şimdi bir insan ver diye yalvardığı olmuştu. Yalvardığı insanı bulamayınca yine yalnızlığı için bulduğu güçlü savunmalarla yalvarışını durdurup insansız yaşayabilmişti.
  Aynı savunmaları kendinde de deniyordu. İki günlük yalnızlıktan sonra bu tek başınalık benim seçimim diyordu. İki gün daha geçiyordu yine gücünün azaldığını hissettiğinde, gerçekleri taşıyamayan insanlar arkadaşlığıma değmez düşüncelerimin farklılığının bedeli yalnızlığım diyordu. En fazla bir hafta dayanabiliyordu yalnızlığına. Birileriyle iletişim kuruyor sonra tekrar deniyordu. Her başaramayışında o dosta; Schopenhauer’a hayranlığı büyüyordu. Hayranlık büyüdükçe kendine kızgınlığı aynı oranda artıyordu.
  Schopenhauer kadar güçlü olmak istiyordu. İmkansız olmadığını, Schopenhauer’ın başardığını, yalıtılmış yalnızlıkla yaşamanın getirdiği bağımsızlığın gücünü denediği birer haftalık sürelerde bile tatmıştı. Bunun bir ömür sürdürebildiğini bütün gücün kendisinde olabileceği fikrini kaç kez başaramasa da silip atamıyordu.
 Daha kaç kez denerdi kendisi de bilmiyordu. Sonuç ne olurdu onu da bilemiyordu. Başaramazsa Schopenhauer’a hayranlık duyup onun kadar güçlü olmadığını kabullenmek zorunda kalacaktı bir yenilgi gibi… Ya da Schopenhauer’ın aslında yenildiğini çünkü insana yapısı gereği insan gerektiğini, insansız yaşamaktansa; insanlarla yaşamanın daha zor olduğunu söyleyen Sartre’a hak vererek “insanın cehennemi yine insandır” diyecekti.
 Başarsın ya da başaramasın en sonunda Schopenhauer da içinde vedalaşamasa da diğer dostları arasındaki yerini bulacaktı bir tek bundan emindi. Yerini bulduğunda ise Sartre ve Schopenhauer’ın aynı yola vardıkları “Kirpi Hikayesini” hatırlayıp hiç unutmayacaktı.

(Dipnot; Kirpi Hikayesi; Kış soğuğu, oklu kirpi topluluğunu, donmaktan korunmak için iyice birbirine yanaşmaya zorlar. Fakat hemen, onları birbirlerinden uzaklaştıran, birbirine batan oklarının farkına varırlar. Ne zaman ısınma ihtiyacı onları birbirine yaklaştırsa hep bu ikici sıkıntı tekrarlanışını; bu iki dert arasında gidip gelişlerini, ta ki birbirlerine uygun, birbirlerine dayanabildikleri bir mesafe buluncaya kadar deneyişlerini anlatır.)
GREENSEA-OKYANUS GÖK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder