29 Temmuz 2015 Çarşamba

FOTOĞRAFLARLA YAKALANAN TİYATRONUN BÜYÜSÜ

Yazın gelmesi, bana da her insanda olduğu gibi denizi güneşi ve daha güzel daha sıcak ve aydınlık günleri hatırlatır. Bu hatırlayış daha çok mutluluğu da beraberinde getirir kaçınılmaz olarak. Ama o mutluluğun dahi yok edemediği burukluk da vardır hissettiğim. Bu burukluk sadece bendedir belki de diğer insanlardan farklı olarak…
Kış aylarında, bana yaz aylarındaki sıcaklığı dahi aratmayan sıcaklığı, mutluluğu yaşatan tiyatronun, tiyatro sezonunun bitişidir yazın gelişi. Bu bitiştir o burukluğun sebebi. İşte bu burukluğu yaşadığım günlerin birinde “Tiyatro oyunları sergiye taşındı” başlığıyla yayımlanan bir haber çarptı gözüme gazetede. Güzel bir yaz günümü daha da güzelleştiren serginin nerede ve kimin olduğuna dair duyduğum merakı dizginleyemediğimden hemen haberi okumaya başladım. Kadıköy Kadife Sokak’taki Hera’da meraklılarıyla buluşmayı bekleyen “Seyr-i Mesel” adlı sergi fotoğraf sanatçısı Yavuz Yılmaz’ın ilk kişisel sergisiydi. Sığınak Sanat Atölyesinde fotoğraf eğitmenliği ve Yeni Tiyatro Dergisinde fotoğraf editörlüğü yapan Yavuz Yılmaz, sergisinde tiyatro sahnelerinden çekilmiş çeşitli karelere yer vermişti.Sergisi ve sergisini hazırlarken geçen süreç için düşüncelerini şöyle ifade ediyor;
“Bir oyunu, genel provada fotoğraflamak beni hem heyecanlandırır, hem de korkutur. Korkutur çünkü; bir oyunda sahneden salona yayıldığını algıladığım enerji, genel provada endişe, heyecan, gerilim ve huzurla her yerdedir”
“Kulisten, dekordan, yönetmenin koltuğundan, arkanızdaki ışık odasından yayılan bu enerji, o kadar güçlü ve etkileyicidir ki sizi de sarar, çarpılmaktan korkarsınız. Sanki aylardır bu ekiple birlikte çalışıyormuşsunuz hissine kapılıp, bu heyecana ortak olursunuz.
Dekorcusundan, kostümcüsüne, ışıkçısından, sahne tasarımcısına, oyuncusundan, yönetmenine ve asistanlarına kadar koca bir ekibin üzerinde aylarca çalıştığı emek verip kafa yorduğu tekst, birazdan bir metin olmaktan çıkacak, yönetmenin eliyle, oyuncuda ete kemiğe bürünecek, dekora kostüme bulanacak, ışık ve müzikle büyülü bir atmosfer yaratacaktır kendine. Perde açılır. Oyuncular, aylardır biriktirdiklerini teker teker ceplerinden çıkarıp, sererler yönetmenlerinin önüne.
Sizde, koltuk aralarında usul usul gezinirsiniz, en güzel açıları yakalayabilmek için.  Kulaklarınızda en güzel tiratlar, gözünüz vizörde, bu görsel şölenden kendiniz için güzel kareler yakalamak istersiniz. İşte bu; bir oyunun, başlangıç mesaisinin son provasıdır. Prömiyer öncesi kesintisiz bir akıştır. Oyunun seyircinin karşısına çıkacağı gerçek halidir. Günahıyla, sevabıyla bu oyun, bu yükü omuzlarında taşıyanlarındır... Ben de bu yükü, bu fotoğrafları kendi arşivimde saklayarak taşıyamazdım. Fotoğraflar üzerinden de olsa, onları bir kez daha alkışlatmak istedim”.
Yavuz Yılmaz’ın bu sözlerine eklenebilecek çok fazla bir şey yok. Fotoğraflara ilk bakışınızda fotoğraftan yansıyan gerçekliği, canlılığı fark ediyor ve kesinlikle alkışı hak ediyor diye düşünüyorsunuz. Fotoğraflara uzun süre baktığınızda ise kendinizi tiyatroda oyunu izliyormuş gibi hissetmeniz serginin en belirgin özelliklerinden biri olsa gerek. Oyunu izlemediğinizi, sadece fotoğrafa baktığınızı anladığınız o gerçek dünyaya dönüş anında ise tek kusur biraz önce hangi oyunu izlediğinizi hatırlayamayışınız. Çünkü fotoğraflarda baktığınız karelerin hangi oyunlardan olduğu bilgisi bulunmuyor. Fotoğraflar vasıtasıyla tiyatronun büyülü dünyasına götüren Seyr_i Mesel Sergisi 8 Hazirana görülmeye değer.
GREENSEA-OKYANUS GÖK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder