Sağlam bilgiye
ulaşmak için şüpheyi yol gösterici olarak gören Fransız filozof, matematikçi, yazar
Rene Descartes’in günümüze kadar gelen etkileri sandığımızdan çoktur. Özellikle
Türk milletinin felsefeden, düşünmekten sorgulamaktan uzak, günü kurtarmaya
yönelik yaşayış şeklinin kökeni şaşırtıcı derece de “düşünüyorum öyleyse varım”
aforizmasıyla bilinen filozof Rene Descartes felsefesiyle benzeşmektedir.
Düşünmekten kaçınan bir toplumun nasıl olur da “düşünüyorum
öyleyse varım” diyen bir filozofun felsefesiyle yolları kesişir?
Modern felsefenin
babası olarak ünlenen dahi Fransız filozof Descartes, matematikçi yönüyle evrenin
saat gibi işlediğini bilir ve bu evreni inceleyip evren üzerine düşünürken de
keyfi bir şekilde düşünemeyeceğini; düşünmenin de bir yöntemi olması gerektiği
noktasına varır. Buradan yola çıktığında ise arayışı bellidir; “bilgi için
sağlam bir zemin”. Bilgi için öyle sağlam bir zemin bulmayı ister ki her şey onun
bulacağı bu temel zemin üzerine kurulmalı ve hiç sarsılmamalıdır.
Gerek çevresel, gerek
kendi deneyimlerinden gördüğü kadarıyla algılarımızın ve duyumlarımızın çok
kişisel oluşundan dolayı evrensel olamayacağında karar kılar. Tanrı, doğa, etrafımızdaki cisimler ve hatta
rüyalarımızın bile kişisellikten sıyrılamadığıyla da yüzleştikten sonra Descartes,
bu sağlam zeminli evrensel bilgiye salt akılla ulaşabileceğini düşünür.
Değişmeyen tek şey düşünmek ve şüphe etmekti r; “ Düşünüyorum öyleyse varım” sözünü
o andan itibaren felsefesinin değişmez sağlam temeli haline getirir.
Kendini ve insanı “düşünen
ve düşündükçe var olan bir varlık” olarak gören Descartes çok geçmeden ayrılmaz
bir parçamız olan bedenin işlevini merak eder. Bedenin düşünen varlıkla bağını
kuramadıkça onu ayrıştırır. Bedeni; ihtiyaçları olan, acıkan, susayan, yorulan
ve tahrik olan şehvetli, kirli bir ayrık parça; yani beyinle kontrol edilmesi
gereken mekanik bir yapı olarak görür.
Bu felsefe, “Kartezyen
ayrım” olarak felsefe tarihine geçmiştir.
Bu Kartezyen Ayrım; Felsefeden ve sorgulamaktan uzak
toplumlarda ve insanlarda (Türk toplumu gibi ) oldukça yaygın şekilde varlığını sürdürmektedir.
Bizim Descartes ile benzeştiğimiz nokta tam olarak burasıdır.
“Kartezyen Ayrım”, günlük hayatımızın her anında “Ötekileştirme”
olarak ortaya çıkar. Descartes’in felsefesindeki “Kartezyen ayrık” o zamandan
bugüne varlığını “Modern Ayrık” olarak sürdürmekte
ve bizler Türk toplumu olarak; felsefeden
ve düşünmekten uzak yaşamakla birlikte, içimizde Descartes’in insanı sadece
bilen düşünen varlık ilan edişiyle ortaya çıkan “Kartezyen Ayrık”ın canlı örnekleri
olarak yaşamaktayız.
GREENSEA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder