1948 yılında kabul
edilen “İnsan hakları Evrensel Bildirgesi” insanların doğduğu andan itibaren
sahip olduğu kişisel hak ve özgürlükleri korumayı amaçlar. BM şekillendirdiği
şekilde insan hakları altı temel sözleşme ile temellenir. Bu sözleşmeler;
Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel
Haklar Uluslar arası sözleşmesi, İşkenceye Karşı Sözleşme, Irk Ayrımcılığının
Önlenmesi Sözleşmesi, Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve son olarak
Çocuk Hakları Sözleşmesi’dir.
Bu İnsan Hakları
Evrensel Sözleşmesi ve onu temellendiren altı sözleşme bütün dünya ülkelerinde
insan hakları sorunu olduğu göz önüne alınırsa hayati bir öneme sahiptir. Bu
hayati öneminden dolayı, insan hakları ihlallerinin önlemesi her ne kadar belli
bir anlaşma ile yerine getirilmesi gereken kurumsal bir görev gibi gözükse de
aslında görevden çok her bireyin insanca bir yaşam sürebilmesi için gerekli
olan temel ihtiyaçlarından birisidir.
67.ci yıldönümünü
kutladığımız İnsan Hakları Evrensel Bilgesi, görüldüğü gibi insanların insanca
bir hayat sürebilmeleri için uzun süren mücadeleler sonucunda imzalanmıştır. Bildirgenin
evrenselliği; tüm insanların insan oluşlarından ötürü ırkına, rengine, cinsiyetine,
dini ve siyasi görüşüne bakılmaksızın tüm hak ve özgürlüklerden faydalanışını
savunmasındandır. Yani başka bir deyişle, bu bildirge; tüm dünya devletleri
tarafından ortak değerler olarak kabul gören insan ilkelerini yansıtır.
Aradan geçen 67 yıldan
sonra bile bu bildirge evrenselliğini ve insanlar için temel ihtiyaç olma
özelliğini aynen korumaktadır. Dürüst olmak gerekirse, gelişen ve değişen dünyanın,
hayatın içinde geçen zamanla birlikte bu bildirgeye, ihtiyacın daha da arttığı
gözler önündedir. İhtiyaç duyulan bu bildirgenin savunduğu insan haklarını
korumanın ilk koşulu şüphesiz ki, insan haklarının ve tek tek hakların neler olduğunu
bilmek ve gerçek anlamlarıyla kavramaktır.
İnsan hakları
ihlalleri bilmemekten ve gerçekten kavrayamamaktan doğmaktadır. İhlallere son
verebilmek için, insan olmanın ne demek olduğunu bilmek, bildikten sonra ise
kendini önce kendine sonra da çevremize insan olarak ilan etmek gerekmektedir.
İnsanın ne olduğunu bilmesi ve kendini kendine ve çevresine insan olarak ilan
etmesiyse felsefenin alanına girmektedir. Felsefe, tıpkı İnsan Hakları Evrensel
Bildirgesi gibi insanı temel almasının yanı sıra insanın /insanlığın onurunun
nerede tehlikeye düştüğünü gösterebilecek bakış açısını kazandırma özelliğini
taşımaktadır. Yaygın ama bulanık insan
hakları kavramını kavramak ve uygulamak için felsefeden filozoflardan faydalanırsak
insan haklarını gerçek anlamıyla kavrayabilir ve ihlalleri yok denecek kadar
azaltabiliriz.
Bizlerin, insanca özgür
eşit bir hayat sürmemiz içim hazırlanmış olan bu Evrensel Bildirge’ye ve tabiî
ki haklarımıza sahip çıkmak yine her şey de olduğu gibi biz insanların elinde… Yaşadığımız
hayatın, varlığımızın, haklarımızın sorumluluğunu alarak yaşadığımız / yaşayacağımız Dünya İnsan Hakları Günümüz
kutlu olsun J
GREENSEA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder